Panik Atak Bozukluğu
Panik nöbetlerinin süresi dakikalarla sınırlanırsa da kişide katlanılması zor bir ürküntünün yaşanmasına neden olur. Birden ve tüm yoğunluğuyla ortaya çıkan bu nöbetlerde, çarpıntı, soluk alma güçlüğü, aşırı terleme, bayılma duygusu ve baş dönmesi, yüz ve ellerde solukluk ve soğuma, göğüs ve mide bölgelerinde yoğun bir ağırlık duyusu ve ölüme yaklaşılıyormuşçasına korkutucu bir duygu yaşanır. Bu ürkütücü duygular kişide öylesi bir panik yaratır ki, çoğu kez bir doktor çağırılır ya da bir hastanenin acil servisine gidilir ve ancak gerekli ilaçlar verilip, güven sağlayıcı birkaç söz söylendikten sonra nöbet geçiren kişide bir rahatlama olur. Nöbetlerin sıklığı günde birkaç kereden, birkaç ayda bire kadar değişebilir. Genellikle gündüz gelirlerse de bazen kişiyi uykusundan uyandırabildikleri de olur. Hafif derecede ve bağlantısız anksiyete ve gerilim genellikle nöbetler arasında da yaşanır.
Panik nöbeti olan insanların çoğunda agorafobi de bulunur. Agorafobi, terk edilmesi ya da kaçılması zor ya da utanç verici olabilecek bir yer ya da bir durumda kapana kısılmışçasına yaşanan bir paniği tanımlar. Panik nöbetlerinin tekrarlayıcı niteliği, bir sonraki nöbetin nerede ve ne zaman tekrar geleceği konusunda bir beklenti anksiyetesinin sürekli yaşanmasına da neden olur. Bu nedenle, agorafobik kişiler yaşamlarını panik nöbeti yaşadıklarında kaçamayacakları yerlerde ve durumlarda bulunmayacak biçimde kısıtlarlar.
Panik Atakların Tedavisinde Anlam Arayışı
Frankl’ın logoterapi teorisi, insanın varoluşsal kaygılarının temelinde anlam arayışının yattığını savunur. Panik ataklar da dahil olmak üzere pek çok psikolojik sorunun altında, kişinin yaşamında yeterince anlam bulamaması ve varoluşsal boşluk yaşaması yatar. Frankl’a göre, kişi yaşamına anlam kattığında, kaygıları ve panik atakları daha yönetilebilir hale gelir.
- Anlamın önemi: Frankl, yaşamın her koşulda anlamı olduğunu ve kişinin bu anlamı keşfettiğinde, kaygı ve korkularla daha kolay baş edebileceğini savunur. Panik atak geçiren kişiler, anlamlı bir yaşam sürmeye başladıkça, kaygı düzeylerinde de azalma olduğunu fark ederler.
Frankl’ın Panik Ataklarla İlgili Yaklaşımları
- Beklenti kaygısı ve kaçınma döngüsü: Frankl, panik atakların kaçınma ve beklenti kaygısı ile beslendiğini savunur. Kişi panik ataktan kaçmaya çalıştıkça, korku döngüsü güçlenir. Paradoksal niyetle bu döngü kırılabilir.
- Kontrol çabası: Frankl, kişinin panik atak geçirme korkusuyla hayatını aşırı kontrol etmeye çalıştığını, bu kontrol çabasının ise kaygıyı artırdığını belirtir. Kişi yaşamın belirsizliklerini kabul ettiğinde ve aşırı kontrol çabasını bıraktığında, panik atakları daha kolay yönetebilir.
- Korkuyu kabul etme: Paradoksal niyet, kişinin korkusunu kabul etmesine ve onunla barışık olmasına yardımcı olur. Korkuyu kovalamak veya ondan kaçmak yerine, kişinin onu kucaklaması ve kontrolü ele alması gerektiğini savunur.
- Anlam arayışı: Frankl, panik atakların varoluşsal kaygının bir sonucu olduğunu ve kişinin hayatına anlam katmasıyla bu atakların azalacağını vurgular. Anlam arayışı, kişinin kaygılarını daha derin bir perspektiften ele almasına yardımcı olur.